Kitap Projesi
Temel olarak bir üçleme. Ancak klasik sırasıyla değil de, ikinci kitabın ilk bölümünün “teaser” olarak önceden yayınlanıp ardından devamı gelecek şekilde tasarlandı. Yani bu, ortasından başlayan bir kitap. Şöyle anlatmaya çalışayım:
2i) Bir doğum ve bir ölüm. Bu küçük, küçücük bir kitap. Kırk yaşında, hamileliğinin tam kırkıncı haftasında tamamen sağlıklı doğurduğu bebeğini yirmi dört saat dolmadan kaybeden bir annenin hikâyesi. İlk on beş gününün. Bu .:daha:. çok zorlu bir yolun başlangıcı. Doğum süreci zaten olağan dışı bir hâl, bu hikâyede yaşananlarsa ayrıca gerçeküstü. Hayalle gerçeğin iç içe geçtiği bir hayat kesiti bu... Sadece hafızada kalanlar değil, yaşanmışlık da kesik kesik hayal parçaları olduğu için metin bunu yansıtıyor. Birinci tekil şahısla üçüncü tekil şahıs da birbirine karışıyor. Bu, aslında ayrı ayrı da okunabilecek bir üçlemenin ikinci kitabının ilk bölümü. Kitap “Dudaklarında tuzlu su tadı...” ile bitiyor. 1) Kitap “Tuzlu Su Kokusu” ile başlıyor. 39 yaşında bir kadın... Yalan, para, eski sevgililer ve sigara yüzünden bitmek bilmeyen kavgaların yaşandığı, ortaya tabanca dahi çıkan bir evlilikten, bozuk yapılı bir aileden kaçarken doluya tutulur. Tesadüfen gelişen olaylar sonucu kendini denizden dünya turu yapmak üzere bir teknede bulur. Ancak üç günlük bir yelken seyri ile Port Fuad'a geldikten sonra kaptanla kavga ederek tekneden atılır. Şimdi bir izbe Mısır şehrinde mahsur kalmıştır. Çaresizlik içinde kıvranırken bir İtalyanla tanışır. İki hafta stresli bir arayıştan sonra kendine aynı yere giden aynı model tekneden bulur. Ama daha başına gelecekler bitmemiştir. Bir akıl hastası ile yolculuk eder, denizde hiç tecrübesi yokken iki kişi olarak fırtınaların koptuğu Hint Okyanusu'nu geçer. Güneydoğu Asya'da bir oraya bir buraya seyahat, ülkelerin efsaneleri, yakışıklı İtalyanla bir adada buluşma, Burma'da polis tartaklaması... Ardından Pasifik Okyanusu'nu kargo gemisiyle geçiş. Kolay olduğunu da sanmayın. Sağlık sertifikası almak, “vücut boşluklarının” aranmasına izin veren bir kâğıt imzalamak zorundadır. Los Angeles'dan Meksika ve Orta Amerika'yı geçer. El Salvador'da köpek ısırır. Nikaragua'da aşı bulamayınca kuduz olup ölme ihtimali ile yüz yüze gelir. Bu olay “Bir köpek size hayat hakkında ne öğretebilir?” başlıklı bir yazıya sebep olur. Panama sınırından vize nedeniyle geri çevrilir. Atlantik Okyanusu'nu ise bir kruvaziyerle geçer. Şimdi iş Türkiye'ye dönüşünün son ayağı olacak tekne geçişini ayarlamaya kalmıştır. O arada kardeşinin düğünü için gittiği İstanbul'da kocasından boşanmayı da başarır. Ancak yeni pasaportla uğraşmaya vakti olmadığından boşanmayı kesinleştirmez. İtalya'dan Türkiye'ye dönüş sırasında Delfi'de, yani mitolojinin göbeğinde, hamile olduğunu öğrenir. Bu, bir sürü soruyu daha birlikte getirecektir çünkü kanunlar, boşandığı ama resmen boşanmadığı kocasını “baba” ilan etmektedir. Rodos'tan ülkesine geri dönerken bir de “istenmeyen insan” damgası yeme tehdidi ile karşılaşır. Bu koşullarda karnındaki bebeğin babasının yanına gitmesi de mümkün olmayacaktır. Onca gaile ve heyecanla, onca bilinmezle sonlansalar dahi, dünya turları yeni bir hayata başlamak için mükemmel bir yoldur. Kitapta dört ana karakter var. Gülin, Zeynep, Julie ve Rosita. Kitabın türü ne? Gezi mi? Roman mı? Bir macera mı, yoksa bir aşk hikâyesi mi? Yoksa tüm bu sahne felsefi monologlar veya kendiyle yapılan diyaloglar için bir bahane mi? Yoksa dünyamız ve ünlü insanlar hakkında ilginç detaylardan bahsetmek için bahane mi? Yoksa romantik bir tema için bahane mi? Kim bilir? Benim bilmediğim kesin. Hikâyenin başka bir kısa özeti http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/12151539.asp?gid=56 adresinde bulunabilir. 2ii) “Anne, bebeğini ertesi gün hiç beklenmedik ve açıklanamaz bir şekilde kaybetti,” demiştik. Bu olay onu hayatı, evreni, insanlığı sorgulamaya iter. Birçok kadının başına gelen ama pek de konuşulmayan bir gerçeğin irdelenmesi. Sadece kadınların çocuklarını kaybetmesi değil, herhangi bir insanın sevdiği birini kaybetmesi için de geçerli olan acılar. Ayşe, ölümün ne olduğunu bilmiyordur. Önce gönüllü olarak Gana'da bir yetimhaneye gider. Böyle bir şeyi uzun süreden beri istiyordur ama bu koşullarda yapacağı hiç aklına gelmemiştir. Ardından ölümün ne olduğunu anlayabilmek için Hindistan'a gider. Bir ipucu arıyordur, ona ölümle birlikte hayatın da ne olduğunu öğretecek bir ipucu. Ardından yeni bir bebek filizlenir. Neredeyse altı aylık hamileyken Alaska'ya gider. Bir tarafta korkular, diğer tarafta hayatı yaşamaya izin vermek... Lavinia'nın doğum sancıları ile başlayan kitap, Lara'nın doğum sancıları ile biter. 3) Bu dünyada kalacak, yani yaşayacak gibi duran ikinci bebeğin ilk yılları. Korku ve neşe el ele. Çocuk bakımının detayları dışında önceki kitaplarda irdelenmiş ailenin anlamı, toplumda yaşam, hükümetler, para ve mülk kavramları sorgulamalarının sonucu ve ufukta görünen, ailece çıkılacak yeni bir dünya turu... Elbette ileride bu yolculuğu da kitaplaştırmayı planlıyorum. |