![]() “Lisanssız rehberlik yapmak yasa dışıdır” yazan önlükleri ile meydana çıkmış rehberlerin fotoğrafını gördüm. Yine anarşist damarım kabardı! Ne olmuş yani?... Bir şeyi “Yasa dışı” argümanı ile savunmak aptallıktır! Bir şeyin karşısında olmayı “Yasa dışı” diyerek savunanlara hatırlatmak isterim ki... “Yasa dışı” olan şeyler zaman içinde değişir. İnsan yapımı kanunlar doğa kanunlarına benzemez. Taşa kazınmış veya insanüstü yüce bir otorite tarafından yazılmış değildir. Bir zamanlar yasal olan, bugün kabul etmeyi düşünemeyeceğimiz şeyler var; ve emin olabilirsiniz ki gelecek kuşaklar da bugün yasal olan birçok şeye dehşetle bakacaktır. Argümanlarınızı “Ah, bu yasa dışı” söylemine dayandırdığınızda otoriteye başvuruyorsunuz, çete gücü kullanıyorsunuz demektir. Oysa insan etkileşimleri gönüllülük esasına dayanmalıdır. Hükümetler şiddet tekelini arkalarındaki hukuktan alır. Ama kanunların da geçerli bir temele dayanması gerekir. Ve ben kimin rehber olarak çalışabileceğini kimin çalışamayacağını belirleyen bir kanunun makul bir gerekçesi olmadığını düşünüyorum. Bu insan ilişkilerine çok fazla müdahale etmek oluyor. Hükümetler her şeyi düzenlemek, hayatımızın her ufak detayında bizim adımıza kararlar verip seçimler yapmak zorunda değil! Sanırım söylemeye çalıştığınız bu işin kalite meselesi olduğu. Lisanslı rehberler tasdik edilmişler, dolayısıyla da daha iyiler. Tamam. İnsanların bunu bilmesini sağlayın, belli testleri geçmiş lisanslı rehberler olduğunu, öte yandan serbest çalışan lisanssız rehberler olduğunu bilsin insanlar; ama hangisini tercih edeceklerinin kararını da onlara bırakın. “Güç” kullanıp bir şeyleri dikte etmeyin, insanlara kendi adlarına karar verme ve seçme özgürlüğü tanıyın. Rehber tutan insanlar yetişkin. Eylemlerinin sonucuna katlanabilirler. (Lisanssız bir rehberin onları öldürecek hali yok! Yani öldürebilir elbette ama uç bir cinnet vakası olarak lisanslı bir rehber de bunu yapabilir. Bir şekilde insanları kandırıp soyacak öldürecek kötü niyetli kişiler her zaman çıkmıştır çıkacak da, illa rehber kılığında olması gerekmiyor. Zaten Sultanahmet Meydanı'na çıkmanızın sebebi de turistin can güvenliğinden endişelenmeniz değil; derdiniz işinizi başka birinin kapması, ekmek kapınızın kapanması. O da anlaşılır bir sebep ama sizin de kanun zoruyla başkasının ekmek kapısını kapamanız çözüm değil, hoş değil.) Rehber tutan insanlar yetişkin. Kendi kararlarını kendileri verebilirler. Eğer insanlar lisanssız bir rehberin hizmetlerinden memnun kalmazlarsa bir dahaki sefere lisanslısını tutarlar. Hükümetin kimin rehber olarak çalışabileceğini kimin çalışamayacağını dikte etmesi gerekiyor mu? Cidden? Niye kimin bir yabancı ile konuşabileceğini de dikte etmiyorlar? Hatta başlamışken, neden lisanslı tur rehberlerinin ne söyleyebileceğini, ne hakkında konuşup ne konuşamayacağını da dikte etmiyorlar? Gerçekten... Biraz kendinize gelin. Üzgünüm, lisanslar, belli grupların organizasyonunu yapan kurumlar adına para tırtıklamak için bir yol. Eğer bir kuruma ait olmak istiyorsanız, eğer iyi bir iş çıkardıklarına inanıyor ve onların bir parçası olmak istiyorsanız sorun yok. Ama eğer insanlar kurumsallaşmak istemiyorlarsa sırf belli bir mesleği icra etmek için onlara karşı zor kullanmayın. Gerçekten... Bu yanlış. (Hatta doktorluk, mimarlık, mühendislik gibi direkt insan hayatına mal olabilecek mesleklerde bile yanlış bana sorarsanız. Eğer bir alanda kendini kanıtlamış, bağımsız olarak da ayakta durabilecek insanlar varsa bir odaya, bir kuruma mecbur bırakılmamalılar. Mesela Şerif Yenen, Sedat Bornovalı, Saffet Emre Tonguç... Aklıma ilk gelen isimler. Bu kişiler kendilerini zaten yenilemiyorlar mıdır? Eğer senede iki kez İRO'nun düzenlediği seminerlere katılmazlarsa, senelik üye aidatlarını ödemezlerse eksik kalacaklar, turist gezdirmeye hakları olmayacak, öyle mi? Türkiye'nin, dünyanın en büyük mimarlarını, bir sürü büyük proje hayata geçirmiş mühendislerini düşünün. Frank Lloyd Wright, Frank Gehry, Antoni Gaudi... İlk aklıma gelenler. Dünya çapında tanınan doktorları düşünün. Hiç işim olmadığı için benim aklıma gelmiyor ama yelkenliyle dünya turu yaptığı için Haldun Karagöz'ü biliyorum mesela. Eğer benim veya bir sevdiğimin kalp ameliyatına ihtiyacı olsa gözüm kapalı giderim ona. Halen bir doktorlar birliğine üye olması gerekmiyor benim için. Aynı şey jinekoloğum Ramazan Mercan için de geçerli. Onun kadar eğitim almış, sertifikası olan birçok kişiye gittim daha önce. İstedikleri kadar sertifikaları olsun, bir daha gitmem. Bu işler güven meselesi. Yukarıda saydığım insanlar dış bir zorlama olmazsa günü takip etmeyecek ve mesleklerinde yetersiz mi kalacaklar? Veya insanlar onlara güvenmediği için iş mi alamayacaklar? İnsanlar bir odaya tabi olsun olmasın, yetersiz kaldıkları anda itibarları zedelenir zaten. Ayrıca ben kimse bir odaya üye olmasın demiyorum. -İsteyen bir odaya üye olabilir tabii, aidiyettir, vefadır, vefa borcudur, veya her ne ise.- Benim dediğim, sadece mecbur tutulmamalı insanlar.) Ha eğer birileri sahtekarlık yaparsa, eğer lisanssızken lisanslı imiş gibi davranırsa, kesinlikle onlarla savaşın, cezalandırın, parmaklıklar arkasına tıkın, her ne yapacaksanız yapın. Sizi sonuna kadar desteklerim. Sadece insanları lisans almaya zorlamak için güç kullanmayı onaylamamı beklemeyin. *** Lisanslar/Ehliyetler ne işe yarıyor? Bunu sorgulamaya Türk ehliyetimi İtalyan ehliyetine çevirme aşamasında “otorite”lerin önüme sürekli yeni bir engel çıkarması üzerine başladım. ( http://voluntaryist.com/wp/index.php/2015/11/04/zeynep-gulin-de-vincentiis/ ) Birisi bana ehliyetlerin ne işe yaradığını söyleyebilir mi??? “Güvenliğimizi sağlıyor” mu diyeceksiniz? “Demeden önce bir düşünün” derim. Ehliyetimi ilk aldığımda hemen trafiğe çıktım mı? Hayır. Çünkü doğru düzgün araba kullanamıyordum, ne yeterince tecrübem ne kendime güvenim vardı. Bir süre hep yanımda birileri ile kullandım. Neden sonra kullanabildiğime inandım, tek başıma yola çıkmaya başladım. Yollarda ehliyetsiz araba kullanan insanlar var mı? Evet, var. Ehliyeti olup içkili araba kullanan ve insan öldürenler var mı? Evet, var. Ehliyeti olan, içkili olmayan, ama acelesi olan, veya morali bozuk olan veya keyfi de yerinde olan ama bir dikkatsizlik anında kazaya sebep olup hasara yol açan ve insan öldürenler de var. Hepimiz bir gün bu konumda olabiliriz. Benim kaptan ehliyetim var. Yelken kullanabiliyor muyum? Hayır. Eşimin ehliyeti yok. Yelken kullanabiliyor mu? Evet. Benim ehliyetimi aldığım sıralarda test, şimdi yalan söylemiş olmayayım ama 20 çoktan seçmeli soru idi. 50 olsa da çok bir şey fark edeceğinden değil ya... Çok basit ve temel sorular. Bu yetmezmiş gibi, kopya çekmediğinizi garanti etmek durumunda olan görevliler cevaplarınıza bakıp yanlış yaptıysanız düzeltiyorlardı. Türkiye Avrupa Birliği'ne girecek diye belli sayıda bir insanın yelken ehliyetine sahip olması gerektiği için böyle olduğuna dair bir söylenti duymuştum. Şimdi, bu doğrudur diye iddia etmeyeceğim ama iş böyle hükümet düzenlemelerine geldiğinde bu tarz şeylerin çok sıradan ve “doğal” olduğunu hepimiz biliyoruz. Benzer bir şekilde... Kötü ve dolandırıcı lisanslı rehberler var mı? Eminim vardır. Bir turistin her ihtiyacına karşılık verecek iyi lisanssız rehberler var mı? Eminim vardır. Ayrıca, insanların her sene bu lisansları yenilemeleri gerekiyor. Yani bir sene yeterliydiniz de bir sonraki sene, eğer har(a)cınızı ödemezseniz yetersiz olacaksınız, öyle mi? O nedenle lütfen... Lütfen devletin kirli ellerini gerekmediği her insan ilişki ve etkileşiminden uzak tutunuz. İnsanlara yetişkin ve sorumluluk sahibi bireyler olarak muamele edin; toplumu, her tür problemi için suçlamak veya her tür problemini çözmesi için hükümete ihtiyacı olan aptallar topluluğuna çevirmeyiniz. Not: Şimdi diyebilirsiniz ki "Biz de her şey için suçlanmayı sevmiyoruz ama insanlara her tür problemini çözmesi için hükümete ihtiyacı olan aptallar muamelesi yapmamız gerekiyor, çünkü öyleler!" Yine de... Tutun kendinizi canlarım ciğerlerim, insanlara safi aptal muamelesi yapmaktan kaçının; onlara sorumluluk verin ki büyümek için fırsatları olsun! * Lisanlı lisanssız tüm rehberlerin günü kutlu olsun. Bunları da böyle yazdım ama belki, belki değil kesin bilmediğim şeyler vardır. İçeriden bana nerede yanlış düşündüğümü gösterecek varsa yazdıklarımı güncellemeye açığım. Bu yazının ikinci bölümünü buradan okuyabilirsiniz.
4 Comments
ender
3/5/2016 09:11:57 pm
Sizin calisma karti olan ile olmayani ayni yerde tutmanizi ve meslegimizi senede iki kere alinan seminere baglamanizi ve meslegimizi bu kadar basite indirgeyen yaklaşiminizi anlamakta gucluk cekiyorum. Demek ki siz ehliyetsiz araba kullanan biri ile karsilastiginizda hic mi hic rahatsiz olmayacaksiniz ve normal karsilayacaksiniz. kaldi ki bahsettiginiz meslekte davranis bilimleri, arkeoloji,sanat tarihi, turizm,dil bilimleri vs yaklasik 12 dersin ogrenildigi ve bunun egitiminin gezi ile bitirildigi ve bir cok sinavdan gecilerek calisma karti almaya hak kazanildigi bir durumda calisma kartsiz verilen hizmetin kalitesi de malumdur... sizin bu yaklasiminizi maalesef kiniyorum...
Reply
Gülin
3/6/2016 12:38:39 am
Ender Bey... Aslında yazımı anlamamış insanlara cevap vermemeyi daha uygun buluyorum ama size şöyle sorayım: Çalışma kartı olan ile olmayanı aynı yerde tuttuğumu nereden çıkardınız? Ben hiç öyle bir şey söylediğimi sanmıyorum. Hatta yazıda açıkça belirttim. Bakın ne diyor? “Sanırım söylemeye çalıştığınız bu işin kalite meselesi olduğu. Lisanslı rehberler tasdik edilmişler, dolayısıyla da daha iyiler. Tamam.”
Reply
Gülin
3/6/2016 10:20:16 am
Ehliyet konusuna gelince de... Bu konuda söylediklerimin, yani yazdıklarımın yeterince açık olduğunu düşünüyordum ama biraz daha genişleteyim isterseniz. 85 yaşındaki dedemin ehliyeti vardı. Trafiğe çıkmıyordu ama vardı. 70 küsur yaşındaki annemin ehliyeti var. Dikkatli kullanır, kurallara uyar ama çok da ehil olduğunu düşünmüyorum doğrusu. Dolayısıyla, eğer 17 yaşında sorumlu bir genç araba kullanmayı öğrenmiş ve trafiğe çıkmışsa neden şaşırayım? Veya Anadolu'nun ücra bir köşesinde bir köylü araba kullanmayı öğrenmiş ama hiç şehire gidip ehliyet sınavına girmemişse neden şaşırayım? Demişken... Hadi size sormayayım, yine kendimden örnek vereyim. Sınava girerken öğrendiğimiz yüzlerce trafik işaretinin kaçının anlamını bugün hatırlıyoruz? Trafik ışıkları, dur, yol ver, hayvan çıkabilir, hız tabelaları dışında hangisini kullanıyoruz günlük yaşantımızda? Kontrol olduğu için uyulanlar haricinde hız sınırlarına uyma oranı nedir acaba merak ediyorum. Yani ceza kesmek için değil, araştırma yapmak için böyle bir çalışma yapılmalı. Bazı yerlerde 20-30 km gibi limitler var ve bugünün hızlı dünyasında uyulması neredeyse imkansız.
Reply
emre
6/20/2016 05:47:19 pm
Ben sonuna kadar katılıyorum tekbirk ederim güzel bir noktaya değinmişsiniz.
Reply
Your comment will be posted after it is approved.
Leave a Reply. |
|