Dün FB'de bir paylaşım. Tekmillet.tv'de yayınlanmış, FB'de 24Bin kere paylaşılmış! Resimden anlaşıldığı üzere Davutoğlu'nun Al-Jazeera televizyonunda verdiği bir röportaj. Altındaki manşet “Duyduklarınıza inanamayacaksınız!!! Tüm ülke izleyene kadar paylaşılmalı!!!!”
Bunca ünlem işareti! Röportajı dinledim. Soru şu: "Siz Türkiye'deki üniversitelere giriş sınavı yapıyorsunuz ve bu sınava katılan vatandaşlarınızdan sadece % 40'ı üniversitelere yerleştiriliyor. Ona rağmen hükümet tüm Suriyeli öğrencilerin üniversitelerde sınavsız kabul edilmesi için talimat verdi." Davutoğlu'nun cevabı şu: "Bu konuda sorular geliyor. Yani Türkiye'de üniversiteye girmek çok zordur, ama Suriyeliler başvururlarsa giriyorlar. Girer. İmtihan yapmayız. Türkiyelilere imtihan yapıyoruz, Suriyelilere yapmıyoruz. Hatta bugün iş adamlarıyla görüştüm. Şimdi Suriyelilere çalışma izni vereceğiz geçici olarak. Çünkü kendi helal rızıklarını kazanmalarını istiyoruz. Ve belli bir düzenli hayatları olsun istiyoruz. İnşallah Suriye'ye barış geldiğinde geri evlerine dönerler sonra da Türkiye'ye dua ederler diye ümit ediyoruz." Anlaşılan insanlar paylaşmaları gerektiğini anlamış ama neye inanamayacaklarını anladıklarından emin değilim! Koyulan ünlemlerden ve paylaşımdan anlıyorum ki çok kabul edilemez dehşet verici bir şey bu hükümetin yaptığı ama ben bu kadar tepki verilecek, aman da duyduklarımıza inanamayacağımız, "tüm ülke izleyene kadar" paylaşılması gereken ne ben anlamadım. Hayır, ne olduğunu, bunu nasıl yorumladıklarını da anlatmamışlar ki anlayalım. Yani bazı şeyler birilerine çok açık görünüyor olabilir. Ama başkalarına, bana görünmüyor. Demek ki anlatmak lazım. Yani tahmin edebiliyorum tabii ki... Davutoğlu'nun söze başladığı gibi Türkiye'de üniversiteye giremeyen, "açıkta" kalan yüz binlerce genç varken Suriyeliler neden o yeri işgal ediyor tepkisi sanırım. Peki bunun üstüne biraz düşünelim mi dersiniz? Öncelikle başka bir bilgi paylaşayım. Kızımın vatandaşlığını kayıt ettirirken gündeme gelmişti. Kardeşim sordu: "Çifte vatandaş yapacak mısın?" diye. "Evet," dedim. Benim için vatandaşlık aman da aman ülkeye aidiyetle alakalı değil, ben sırf vizesiz gidilebilecek ülkelerin sayısını düşünüyor ve çifte vatandaşlık kızımın dünya üzerindeki hareket alanını genişletecek diye bakıyorum. Kardeşim dedi ki, onların şirkette çalışan bir arkadaşının çocukları çifte vatandaşmış. Kızı üniversite sınavını kazanamamış. O arada öğrenmişler ki yabancılar sınavsız giriyor (yani bu uygulama daha önce de mevcut, hatta her yabancı için geçerli) bunun üzerine kızını Türk vatandaşlığından çıkarmışlar ve kız bir sene sonra Boğaziçi'ne girmiş. Şimdi... Evet, bunun adaletsizliği tartışılabilir. Ama bana kalırsa bugün dünyada en başta tartışılması gereken adaletsizlik insanları kutu kutu pense kutucuklara koyup ona göre ayrım yapmak. Bu FB paylaşımını görünce "Yaptıklarına inanamayacaksınız!!! Tüm dünya izleyene kadar paylaşılmalı!!!!" diye bir kısa video yayınlamak istiyorum. "İnanabiliyor musunuz? Bir bebek, sadece belli bir hayali çizginin içinde doğmuş olmakla, o çizginin dışına çıkmak istediğinde bariyerle karşılaşıyor!" diye. Nitekim bunu yazdım da, buna benzer şeyleri söylüyorum da. Ama hiç kimse paylaşmıyor; paylaşmayı bırakın, tınmıyor dahi. Birtakım güç sahibi insanlar dünyayı parsellemişler, tüm dünyayı da bu parsellerin haklılığına inandırmışlar, insanların doğdukları dünya üzerinde bir yerden bir yere gitmesine engel oluyorlar. Birtakım güç sahibi insanlar kendi belirledikleri hayali bir çizginin ötesine yine kendilerinin belirlediği evraklar olmadan geçmeye "suç" diyor, bu nedenle milyonlarca insana eziyet ediyor, bunu çok doğal karşılıyoruz. Ama iş üniversite sınavında başka birilerine pozitif ayrımcılık yapılınca ayağa kalkıyoruz! Bir de şöyle bakalım. Hatta listeleyeyim: 1- Üniversite okumak gerçekten bu kadar gerekli mi? Ben Türkiye'nin en iyi üniversitesinin en yüksek puanlı bölümlerinin birinden mezun oldum. Ne işime yarıyor? Amerika'da Chobani'nin kurucusu Anadolu'nun doğusundan, Erzincan'ın bir ilçesinden çıkmış, üniversite okumamış. Ama adam milyarder. Hatta hatta şirketi o kadar kısa sürede böyle bir başarıyı yakalamış ki FB olsun, Google olsun, onunla aşık atamaz durumda. Harvard tez konusu olarak okutuluyormuş. O derece yani. Bunu bir insanın kazandığı parayı önemsediğimden söylemedim. Başkaları önemsiyor diye örnek verdim. Benim gözümde Hamdi Ulukaya'nın önemli özelliği insanlığı ve prensip sahibi olması. Çocuklar, kadınlar, çevre vs. dediğinde her şirket sponsor olabilir bu konulara. Tartışılmaz konular. Ama iş mültecilere geldi mi, ı-ıh, kazın ayağı öyle değil. Hamdi Beyin yine benim gözümde önemi, mültecilere karşı bu kadar tepki varken onun müşteri kaybetmeyi göze alarak bir şeyi savunması. Amerikan Olimpiyat takımına sponsorluk yaptığı dönemde de Rusya'da LGBT haklarına dair söz söylemiş. Yani elini taşın altına koyabilen, doğru olduğuna inandıklarından taviz vermeyen biri. Bu önemli. Hem de çok. Yani benim için. Neyse, konumuza dönelim... 2- Bu biraz tepki alabilecek bir şey ama zaten benim söylediğim her şey tepki alabilecek şeyler :) Birkaç belli başlı üniversite dışında tüm o üniversitelerde ne öğretiliyor, eğitimin kalitesi ne Allah aşkınıza? Bazı erkeklerin baktığı gibi "Kadın olsun da çamurdan olsun" mu mantık? Yani üniversite olsun, diplomamız olsun da fasondan olsun mu? 3- Peki bu üniversite sınavında en basit soruları bile cevaplayamayan kişiler... Üniversitelerin kapasitesi olsa, kapıda bekleyen milyon genç yerine bin genç olsa, üniversitelerde boşluk olsa, hepsi üniversitelere alınmalılar mı sizce? Yılda 30.000 civarı kişi “0” puan alıyormuş sınavda. Sıfır! Bunlar da üniversiteye girmeli mi? 4- Girmeli, alınmalılar dediniz diyelim. Ne yapacaklar, mezun olabilecekler mi o üniversitelerden? Hadi iteklendiler ve bitirdiler diyelim, kapasiteleri olmayınca o diploma gerçek hayatta ne işlerine yarayacak? 5- Gelelim Suriyeli-Türkiyeli karşılaşmasına. Maç ya bu. Diğer taraf kazanacaksa biz kaybedeceğiz diye baktığımız bir maç. Üniversiteye girmek isteyen kaç tane Türkiyeli var, üniversiteye başvurma koşullarını yerine getirebilecek kaç tane Suriyeli var? Bunun cevabını bildiğimden değil ama tahminim Suriyelilerin kıyas edilemeyecek oranda az olduğu. Dolayısıyla onlara böyle bir hak tanımanın o kadar da mahsurunu göremiyorum ben. Bağışlayın. 6- Ha, üç tane de beş tane de olsa Türklerin yerini kapacaklar diyeceksiniz. Onların ayrı bir kontenjanı olacağını zannediyorum. Artı, o girenler de, zaten eğer kapasiteleri yoksa okumaya devam edemeyip yerlerini boşaltacaklardır. 7- Yer kapma meselesi benim için de söylenebilir, benim gibi aldığı diploma ile hiçbir şey yapmayan veya bir süre kullanıp bir kenara atan milyonlarca insan için de... Hayat bu. (Kötü niyetle yapmıyoruz, planlayıp yapmıyoruz. Artı, ben de bu sisteme iteklendim ve asıl kurbanın ben olduğumu düşünüyorum. Meşhur tabirle "gençliğimin en güzel yıllarını" ilgim olmayan bir konuyla heba ettim. Bana yazık değil mi?) 8- Aynı şey evlerimizde bulunan kim bilir kaç milyar parça şey için de geçerli! Bir şey satın alıp iki kere kullanıp bir dolaba atıyoruz. O da ihtiyacı olan bir başkasının kullanımından çalmak değil mi? Parasını verdik diye hakkımız mı oluyor? Aynı mantıkla ben de sınavı kazandım ve yerimi hak ettim. Ama birileri gayet densizce, küstahça bana birinin yerini "çalmışım" muamelesi yapabiliyor. Neden iş sınavla girilen üniversite oldu mu farklı oluyor, böyle tepki veriyoruz da satın aldığımız kullanmadığımız şeyleri doğal karşılıyoruz ve çalmak olarak görmüyoruz? “Üzgünüm... Konuşmadan, tık tuşlarına basmadan düşünmeyi öğrenmek gerek biraz. Dünyada değişmesi gereken çok ama çok şey var. Öncelikle de zihinlerin değişmesi gerekiyor. Lütfen paylaşın. Ve/ya benim nerede yanlış düşündüğümü gösterin de bir zahmet anlayayım,” diye yorum yaptım yukarıdakileri yazdıktan sonra. Uzun süre sessizlik oldu. Sonra bunu paylaşan arkadaş “Yazdıklarında haksız değilsin,” dedi. Gülümsedim. “Haklısın” demeye getirememiş kendini ama en azından “Haksız değilsin” demesi hoş.
0 Comments
Your comment will be posted after it is approved.
Leave a Reply. |
|