İlk “Tecavüz Meşrulaştırılamaz” ile başladı. Gelen mesajlara baktıkça inanamadım. Gerçekten Türkiye'de bu kadar kötü şeyler mi oluyordu? Türkiye gerçekten karanlık çağlara mı dönüyordu? Ben uzaktayken görmediğim, bilmediğim neler, ne kötü şeyler oluyordu memleketimde? Sonra araştırdım ve işin aslını keşfettim. Kanun teklifini buldum. Bakın ne yazıyor orada? “cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın işlenen cinsel istismar suçunda...” “cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın işlenen cinsel istismar suçunda...” “cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın işlenen cinsel istismar suçunda...” Bu tecavüzü mü tanımlıyor sizce? Gerçekte tecavüz olmayan ama yaşları küçük diye kanunun tecavüz saydığı olaylardan bahsediyorlar burada. 17 yaşında iki genç seviştiğinde bunu yasa dışı yapan bir kanunun kaldırılmasından. Birileri sevmiş, aile kurmuş; devlet kocasını hapse atıyor 18'den küçük diye. Kadının hayatı zorlaşıyor, bir sürü dert yaşıyor. Devlet buna çare bulmak için “cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın işlenen cinsel istismar suçunda” HAGB (Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması*) getirmeye kalkıyor, vay efendim sen misin bunu diyen, sen tecavüzü meşrulaştırıyorsun! “Tecavüzcüsü ile evlendiriliyor” diye haykırıyor kadınlar. Yahu tecavüz tanımınız ne sizin? 17 yaşında bir kız gönlü olduğu biri ile sevişmişse bunu tecavüz diye etiketleyip hapse atmayı doğal mı buluyorsunuz?? Siz hiç 13-17 yaşında olmadınız mı? Kadın olarak hiçbir cinsel isteğiniz olmadı mı? Ha bastırdınız, aferin size. Siz bastırdığınız için bastırmayıp o yaşta cinselliğini yaşayanların hayatını zehir mi etmemiz gerekiyor? Bizden, modern şehirli görüşünden başka tür yaşam tarzları olanlara hayatı dar mı etmemiz gerekiyor? Konu bu kadar basit değil elbette. Ama bunu Legitimizing Rape ve Bana Yılmaz Özdil Demeyin yazılarımda iyice detaylı inceledim, burada tekrar etmeyeceğim. Cidden benim Türkiye'de korktuğum ve rahatsız olduğum bu kamplaşma. Bu, akıllı kültürlü, kafası çalışan diye baktığım güvendiğim insanların bile taraftar şekilde yaklaşımı. Yapmayın, hükümeti sürekli, gerekli gereksiz yere suçlamayın. * “Bu HAGB de neyin nesi?” diyecek olursanız... 5 seneden az ceza almışsa, ve daha önce sabıkası yoksa, bunu erteliyorlar. Beş sene içinde bir hüküm daha alırsa eskilerini de yatmak zorunda. Tek bulaşıcı hastalık Covid mi? Bütün bu tweetleri gönderenlerin, bu söylemleri savunanların, kafası çalıştığına güvendiğim insanlar olmaları beni daha da endişelendiriyor. Yani en endişelendirici konu bu benim gözümde. Şimdi... Düşündüm... Hukukçu değilim ama merakım ve ilgim olduğundan ceza kanununu okumuşluğum var. “Kanal İstanbul'a karşı olmak” gibi bir ceza maddesi yok elbette Türk Ceza Kanununda. Ne gibi bir maddeye bağlanmış olabilir düşünemedim de... Yani sonuçta bir kanun maddesine gönderme olması lazım. Başladım link'in altındaki tweet'leri okumaya. Bunu okuyorsun okuyorsun. Herkes bu davayla dalga geçiyor, İmamoğlu'nu savunuyor. Sonra bir yerde bir tweet gözüne takılıyor, demekte ki “Kanal İstanbul karşıtı olduğu için, bu düşüncesini ifade ettiği için dava açılmadı. Bu düşüncesinin propagandasını devlet kaynaklarını kullanarak yaptığı için açıldı.” Haaa diyorsun o zaman! Şimdi işin rengi anlaşıldı. Haber şu:
"Bir garip hakaret davası: Ender İmrek, Emine Erdoğan’a yönelttiği “Hermes çanta” eleştirisi nedeniyle hâkim karşısında" “Yaa yapma be...” dedim arkadaşa. “Cidden o kadar abuk olamaz! Hani dava dosyası filan var mı ortada? Bunların halka açık olması lazım. Eğer cidden böyle bir sebeple dava açılmışsa ben de sizin gibi tepki gösteririm ama açıkçası bana inandırıcı gelmiyor.” Yahu kanun maddelerinin hiçbirinde "güzel vasıf atfetmeyerek hakaret etmek" gibi bir şey yok! Hangi kaynaktan bu?? Böyle bir abuk iddiada bulunan kaynak güvenilir değildir. Veya... Olabilir de aslında... Yani abuk bir savcı öyle abuk bir iddianame hazırlamış da olabilir. Ama bu ciddiye alınıp dava açılmaz. Ha, eğer açılmışsa, kanımca içinde mantıklı bir suçlama da mevcuttur. Ha, eğer mevcut değilse de, dava düşer. Gerçekten... Henüz Muz Cumhuriyeti olduğumuzu gösteren somut bir şey duymadım ben. Belki bir gün oluruz, belki bir gün Türkiye oraya doğru gider. Ama açıkçası, ben İtalya'nın Muz Cumhuriyeti olma yarışında Türkiye'nin kat kat önünde gittiğini görüyorum. O nedenle de çok endişelendirmiyor beni Türkiye'nin hali. Ama tabii belki yanılıyorumdur... “İddianameyi bulurum da,” dedi arkadaş. Ama bulmadı, ben de şöyle bir baktım ama hiçbir yerde görmedim. Hiçbir yerde kaynaklı, orijinal kaynak paylaşılarak bir iddia görmedim, görmüyorum ben. Varsa yoksa suçlayıcı iddialar. Taraftar dünyasında zaten daha fazlasına gerek yok. Şahsen ben ne yazıyorsam birilerine karşı aynen ekran görüntüleri ile, karşı tarafın aynı söylemleri ile veriyorum. Kendi aleyhime olacak şeyler de dahil, tüm dökümü paylaşıyorum. Paylaşıyorum ki okuyan baksın, kendi değerlendirsin, kendi yargılarına varsın. Oysa insanlar hep kendi taraflarından haklı olacak, kendilerini haklı diğer tarafı haksız gösterecek şeyleri paylaşıyor, karşı tarafın haklı olabileceği detaylara asla girmiyor. E ben nasıl güvenip de onların yargılarına katılayım ki? Ha, elbette güç pozisyonundaki kişi, bu gücünü kullanarak kendi alındığı şeyler yüzünden, rahatsız olduğu konulardan, kişilere karşı dava açtırıyor olabilir. Bunu anlarım. Yani hak vermem ama anlarım. "Erdoğan'ın bunu yaptığına şüphem yok" da demeyeyim ama yapıyor olma ihtimali yüksek olabilir. Yine de bu... Bu şekilde belgesiz delilsiz suçlanmasını gerektirmez. Hiçbir yerde, benim yaptığım gibi tüm belgeler ve karşı cevaplarla birlikte yayınlanmış tarafsız bir yazı, bu şekilde yazan kişi görmedim şimdiye kadar. Ve o objektif kişiyi bulana kadar da bu şekilde iddialara artık inanmıyorum ben. Objektif Quora'da İsrail-Filistin üstüne sorulan soruları ve cevapları hatmetmiştim birkaç gün boyunca. İsrail'i tutup Filistin'i suçlayan yazılar var. Bakıyorum, yüzlerce upvote almışlar. Bunun karşısında Filistinlileri savunup İsrail'e saldıranlar var. Bunlar da yüzlerce upvote almış. Arada denk geliyorum, her iki tarafın da yanlışlarını sıralayan ve masum oldukları olayları anlatanlar var. Onlara bakıyorum. 3-5, bir avuç, bilemediniz en fazla 20-25 upvote almışlar. Şaşıp kalıyordum “Haa bak işte ne güzel yazmış” diyerek okuduğum bu yorumların bu kadar az beğenilmesine. Maalesef objektiflik para etmiyor, prim yapmıyor bu dünyada. Ben artık anladım insanların didişmesinin bitmeyeceğini. Bu şekilde sürekli suçlama ve tartışma gündemi beni çok yoruyor. Hayatımda yeterince kişisel çekişme var. Kaş'taki komşu, haksız işgal ettiği ortak alandan vazgeçmek istemiyor, bundan istifade etmeye devam etmek için direniyor, savaşıyor. Buradaki komşu, üç adım daha yakın diye park yeri onun olsun istiyor. Hiçbir hakkı yokken kavga ediyor, benim arabamı bloke ediyor üstüne bir de küfrediyor. THY ve İşbank, hata yapmış olsalar da bedel ödemek istemiyor, bana ödetmek istiyorlar, ben ödedim öyle kalsın istiyorlar. İnkılap sahibi senin maddi/manevi haklarını çalıp “Suç kastım yok, maddi/manevi hak filan da çiğnemedim” diyor pişkince. Üstelik daha önce benzer bir suçtan ceza almış ve HAGB ile kurtarmış. Orada da aynı "savunma"yı yapmış. Üstelik bunlar kanunen suç olduğu çok net açık konular. Ama hakkını savunmak dert. Başkaları yüzünden hayatımı mahvetmek, başkalarının yanlış davranışının benim ruh halimi ve hayatımı inanılmaz derecede olumsuz etkilemesine izin vermek istemiyorum artık. Hayatımda gereksiz ve anlamsız tartışmalar da istemiyorum. İsteyen tartışsın. Ben Tayyip karşıtı yazılar almayayım, teşekkürler.
0 Comments
Your comment will be posted after it is approved.
Leave a Reply. |
|