Hep söylüyorum... Türk Hava Yolları benim gururum. Her ülkeye gitme hedefi olan biri olarak dünyanın en çok ülkesine uçan havayolu olması benim için çok özel. Artı, hizmet kalitesi çok iyi; hele de kalitesini göz önünde bulundurduğunuzda fiyatları da çok uygun. (Tabii Pegasus, RyanAir gibi low-cost havayollarının uçmadığı destinasyonlar için.) Fakat bir yönetim bu kadar kötü olabilir mi??? Anlatayım... Cibuti ve Denied-boarding Cibuti'nin attığı vize kazığı üstüne onlar da kazık attılar ve denied boarding'den beni sorumlu tutarak ödediğim biletin üstüne yatmaya kalktılar. (Benim hiçbir kabahatim olmayan, olağanüstü koşul diye tanımlanabilecek, 25 seneden fazla süredir havaalanında vize veren bir ülkenin, -belki de Afrika ülkesinin diye özellikle vurgulamalıyım- kafasına eserek bu kuralda on günlük bir istisna yapmasından kaynaklı bir durum.) THY'yi Tüketici Hakem Heyetine şikayet ettim ve kazandım. Bedel olarak 2839,92 TL demiş heyet. Sandım ki, mahkeme kararı var ya, öderler. İcraya koymak yerine Müşteri Hizmetlerine ilettim bunu. Ne büyük hata! En büyük hata! Bunlar kaba güçten başka bir şeyden anlamıyorlar. Hakem Heyeti kararı mahkeme kararı niteliğinde. 6 Haziran'da karar çıkmış. THY'ye kaç defa yazdım bilemiyorum bu ücreti hesabıma ödemeleri için. Sonunda 22 Ekim 2018 tarihinde bir 243 TL yatırmışlar. Alay eder gibi! Yine kaç e-posta yazıp sordum, kaç tweet attım mahkeme ilamını ekleyerek. “Yatırmanız gereken miktar 2839,92 TL” dedim. “Yatırdığınız 243 TL nedir?” I-ıh. Tık yok adamlardan. Aylar geçti. Ben yine defalarca tekrarladım sorumu. Sonunda bir de İngilizce yazayım dedim. Bu sefer bir yanıt aldım. Dedikleri de “Sehven”! “On June 11, 2019 at 2:55 PM, "Customer Relations Center" <customer2@thy.com> wrote: Sayın Zeynep Gülin DEVINCENTIIS, Yahu 243 TL'nin nesi sehven? 2443.00 TL nereden çıktı? Bir mahkeme ilamını okumaktan, bir rakam okuyup anlamaktan acizler mi cidden? 2839,92 ile 2443 ne alaka? Yazdım tabii bunu. Ödemeleri gereken doğru rakamın ne olduğunu belirttim. Kafaları bastı mı? Hayır! Ve tabii sanmayın ki gerisini hemen ödediler. Neredeyse bir ay daha geçti, 3 Temmuz 2019'da bir 2200 TL daha yatırmışlar. Yani yatırdıkları toplam 2443 TL. Ama yatırmaları gereken rakam o değil ki. O kadar da yazdım, yine anlamamış salaklar kuş beyinliler artık ne diyeyim? Ne diyeyim yani?? İnsanlara böyle hakaretler edip damgalamak hiç adetim değildir ama başka açıklaması yok. Cidden kuş beyinli olmalarının dışında bir açıklama yok!* * Tabii bu, asıl kuşlara hakaret oluyor ya! Sonunda mecbur kaldım, icraya verdim. O da, yine onlar yüzünden bulaştığım başka bir davayı açmaya diye adliyeye gitmişken vereyim dedim. İcrada dosyama onay veren müdür “Neden rakam bu?” diye sordu. “Eh, bir kısmını ödediler,” dedim. “Niye bir kısmını ödemişler?” diye sordu. “Sehven dediler,” dedim. “E rakamın 2443'le alakası yok ki.” E evet. Yok. İcra müdürü de anlayamadı THY'nin bu yaptığı salaklığı. Anlam veremedi. Verilecek bir anlam yok tabii! Bunun üzerine paranın geri kalanını da nihayet tahsil ettim diyeceğim ama edemedim. Ben IBAN numaramı vermiştim yatırsınlar diye, gitmişler Barolar Birliği hesabına yatırmışlar 15 Ocak 2020'de. Kim bilir ne zaman Türkiye'ye gelebileceğim de tahsil edeceğim! Ama en azından onların cebinden çıktı. Tabii benim harcadığım bunca zamanın karşılığı ne oluyor? Çöp. Bir buçuk seneden fazla sürmüş mahkeme ilamı olan bir ücreti onlara ödetmek!** İnsanla, müşteri ile alay ediyorlar resmen. Umurları değil. Para alacağı olan sizsiniz, eşşek gibi uğraşın.*** ** Tabii benim yaptığım da ayrı bir salaklık, onun da farkındayım. Ne diye iyiniyetle bir şey yaptırmaya çalışıyorsun ki kızım? Bunların iyiniyetten anladığı yok işte. Elinde kapı gibi mahkeme ilamı var, büyük abi devlet de kaba kuvvet kullanmak için var ve onu kapı gibi arkana almışsın, kullan işte. Yok, ben halen voluntaryst takılmaya, insanlara/kurumlara kaba güç, tehdit kullanmadan doğruyu yaptırmaya çalışıyorum. Olmuyor işte. Maalesef... :(( Aslında herkesin özgür iradesi ile bir şeyleri yapmasına dayanan ve bunun gerekliliğini savunan voluntarism, yani istenççilik/iradecilik teoride çok güzel bir fikir. Ne var ki pratikte pek bir işe yaramıyor. İnsanların kendiliklerinden "doğru" şekilde davranmasını beklemek, bekleyebilmek için belli bir bilinç ve ahlak seviyesine ulaşmış olması lazım toplum bireylerinin. Ve de belki belli bir refah düzeyine. O olmayınca şimdilik benimki sadece bir hayal. *** Tabii bu da bir seçenek. Aslında aptallıklarından yapmıyorlar, bilerek yapıyorlar: Sizi uğraştırsınlar ki belki vazgeçersiniz de paranız onlarda kalır diye umuyorlar. Yani koskoca THY bu kadar küçük hesaplar mı yapıyor yoksa salaklarla mı dolu siz seçin beğenin, ben karar veremedim doğrusu. Buenos-Aires ve Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu “THY ile uçmayacağım bir daha” dedim ama lanet olası, yapamıyorsun, fiyatlarının uygunluğunu bırak, gidiş ve dönüşte Türkiye'ye uğramak istediğinde pek başka mantıklı seçeneği olmuyor yurt dışında yaşayan insanın. Yine başıma bela açtılar. Bu sefer kanunsuz işlem yapmışlar, ardından onların yaltakçısı İş Bankası başka hukuksuz bir iş yapmış ve ben takıldım tabii. Kanunlara, Sözleşmelere, Uluslararası Kurallara Uymayan İki Büyük Şirket: THY ve İş Bankası Durumu fark ettiğimde, benden kanuna aykırı işlem karşılığında tahsil ettikleri paranın iadesini istedim. Tüketici Mahkemesine de gittim. Usulen reddetmiş mahkeme. Banka işlemi diye ticari dava olarak nitelemiş ve önce arabuluculuk şartı var demiş. Bence ticari dava değil, çünkü sorun banka işleminden değil en başta THY'nin Türk Parası Kıymetini Koruma Kanununa uymamasından kaynaklanıyor. İstinafa da koydum ya her neyse, arabulucuya da başvurdum. Hazır Türkiye'ye gelmişken onu da yapayım ne olur ne olmaz diye. Şimdi... Atanan arabulucu, ticari davalarda telekonferansla görüşmeyi kabul etmediğini söyledi. “Benim Türkiye'ye gelmem, ciddi finansal ve zaman maliyeti dışında kızımı kocama bırakmam gerektiğinden aile yaşantımda ciddi düzen bozuyor” dedim. Anlayışla karşıladı tabii. Anlayış gösterilmeyecek bir durum yok ortada. Kaprisimden gitmiyor da telekonferans istiyor değilim. Heyhat! THY telekonferansla arabuluculuğa itiraz etmiş. Arabulucu bana bunu ilettiğinde “Ben de masada oturup karşılıklı konuşmayı tercih isterim ama iki ay içinde iki kere sırf bunun için Türkiye'ye geldim, daha fazla para bayılamayacağım bu dava için. Eğer bana Roma-İstanbul gidiş-dönüş verirlerse geleyim,” dedim. Ne de olsa hava yolları onlar. Vereceklerini beklediğimden de değildi elbette. Sadece topu onlara atmaktı. Tabii ki vermediler. İyi vermesinler. Zaten verecek olsalar da yine havaalanına gidiş-dönüş, hem maddi hem zaman açısından benim için ciddi külfetli olacaktı. Sonuçta arabulucu kabul etmiş ve buna aykırı bir şey de yok kanunen. Ve ne oldu? Arabuluculuk tarih ve saati saptandı. Bunların ikisi de, İş Bankası da THY de “Anlaşma olmayacak” diye gelmişler. Tamam. Zaten ben de beklemiyordum. Ve fakat THY ne dese beğenirsiniz? “Bizim telekonferansla arabuluculuğa itiraz ettiğimiz de not düşülsün lütfen.” Ha düşülsün tabii, düşüldü de zaten. Ama bir Allah'ın kulu söylesin bana lütfen... Allah rızası için... Ben nerede yanlış düşünüyorum? THY neden itiraz ediyor telekonferansa? Hem anlaşmayacaklarını bilerek geliyorlar, hiç öyle bir niyetleri yok, hem benim yurt dışında yaşadığımı da biliyorlar ve telekonferansa itiraz ediyorlar! Bir müşteriye karşı bu kadar kötü niyet olabilir mi?? Benim anlamadığım ne burada? Aslında Hanlon's razor “Never attribute to malice that which can be adequately explained by stupidity.” der, yani “Aptallıkla açıklanabilecek bir şeyi kötülüğe yorma.” İcra konusundaki aptallık seviyeleri burada da aynı aptallığı sergilediklerine dair güçlü bir kanıt olabilir ama öte yandan, koskoca bir kurumun başındaki avukatların da bu kadar aptal olması da insanı dünyanın ve insanın hali konusunda çok ümitsizlik yaratacak bir şey. Dolayısıyla da insanın buna inanası gelmiyor açıkçası. Kötü niyete atfetmek sanki yine daha iyi bir seçenek. En azından orada, bu kötü insan değişince herşey iyi olacak ümidi var. Oysa aptallığa çare yok.: Maalesef. Haa, bir de “Aldığınız bir servisin ücretinin iadesini mi istiyorsunuz siz şimdi?” diye sordu THY temsilci avukatı hanım. “Hayır Hatice Hanım,” dedim. “Sanki aldığım bir hizmetin parasını ödemekten kaçınıyormuşum gibi yansıtmanız hiç hoş değil. Ben yaptığım hiçbir harcamanın karşılığını ödememezlik etmedim bugüne kadar. Bunu da ödedim zaten. Benden kanuna aykırı olarak, hukuksuz tahsil ettiğiniz ücretin iadesini talep ediyorum.” Tabii Cibuti konusunda, vermedikleri bir hizmetin parasını benden tahsil etmeye, veya daha doğrusu benden parasını aldıkları bir hizmeti vermemekte hiçbir sorun görmedilerdi. Hep kabahati müşteriye yık. Mantıkları bu. Hep müşteriye kazık atma peşindeler. Cibuti'de olağanüstü koşul olmasına rağmen bunu inkar edip kuralın arkasına sığındılar ve vermedikleri servisin parasının üstüne yatmak istediler; şimdi kanunsuzluğu yapmışlar ve umurları değil, “Servis verdik, parasını geri alamazsın” diyorlar. O arada onların kanunsuz yaptıkları işlem yüzünden benim uğradığım zarardan onlara ne tabii?! Türkçe Katilleri- TDK Yönetimi de İstifa Ve son olarak... Yine o dönemde, yani iki sene önce, THY'nin Fly Good Feel Good kampanyasındaki alt yazılardaki Türkçe yanlışlarını yazmış ve THY-Türkçenin Yüz Karası diye onlarla paylaşmıştım. Ne beklersiniz? Hani birisi oturup o kadar zahmet etmiş hataları göstermiş ve doğruları da göstermiş, yapacakları bir programa girip alt yazıları güncellemek. Geçen sene Buenos Aires gidiş-dönüşümüz sırasında bakmamıştım. Geçen ay Mogadişu'ya giderken bakayım dedim ama Fly Good Feel Good yoktu programlarında. Biraz tuhaf geldi, bunca para dökmüşler bu program için; sonuçta onca metin hazırlanıyor, ünlü doktorlara para verilerek videolar çekiliyor. Ama demek ki birkaç seneliğine anlaşma yapmışlar, süresi geçmiş ve yayından kaldırmışlar diye düşündüm. Fazla da üstünde durmadım. Fakat bu ay Mali'ye giderken baktım ki o uçakta Fly Good Feel Good var. Belki de uçak tipine göre, uçaklardaki ekrana göredir, bilemiyorum; önemli de değil zaten. Bir bakayım dedim. Merak ya benimki. Hani nasıl olsa düzeltmişlerdir elbette diye düşünüyorum. Nerdeeee?? Yine aynı hatalar aynen duruyor! Böyle iki videoya baktım, bu fotoğrafları çektim ve gerisine bakmadım. Zahmet etmedim. Belli ki hiçbir faydası olmamış onca çabamın. Bu kadar kepazelik karşısında yapılacak gerçekten bir şey yok. Aldırmıyorlar, nokta. Zorla aldırmalarını da sağlayabilmek mümkün değil elbette. Bir kuruma işini özenli bir şekilde yapmasını ben nasıl öğreteyim ki eğer bir kurum anlayışı dahi yoksa? Ha, niye TDK istifa dedim? TDK istifa çünkü bunca kampanya yapmışlar “Türkçenin kan kaybına dur diyelim” diye; onları da dahil ettim ve konudan haberdar ettim, “Bayrak taşıyıcı THY Türkçe katliamı yapmış” dedim. TDK'dan da hiç mi hiç ses çıkmadı. Yani bu kadar aldıran yok! ![]() THY'nin panosundaki anons! Şaka tabii... Ama THY çalışanlarının bu yazıyı yazanınkinden fazla bilgi kültür görgüsü yok. Kimseyi de aşağıladığımdan değil ha, sakın yanlış anlaşılmasın. Herkesin bir yeri var bu dünyada ve herkes bazı şeyleri bilmek zorunda da değil. Ama THY'de video çekip alt yazı yazmak için maaş alan pozisyonda biri Türkçe bilmek zorunda! Protesto Görevi Size/Bize Düşüyor
Gerçekten... Yönetim değişene kadar Türk Hava Yollarını protesto edelim. Edin lütfen. Lütfen bir parça hassasiyet gösterin. Türkiye'yi temsil eden, bayrak taşıyıcı bir havayolunun bu vurdumduymazlığı bir kenara... Yukarıda verdiğim örneklerde açıkça görüldüğü üzere müşterilerine bu kadar aldırmayan, tam tersine müşteriyi ezme, eziyet etme çabasında olan, müşteri hizmetleri bu kadar düşük ve özensiz bir şirkete para kazandırmayalım. Lütfen...
0 Comments
|
|